officialkunco @ gmail.com

Made in China: Çin tekeli dünyayı nasıl şekillendiriyor?

Efendim, dünyada büyük bir değişim yaşanıyor. Herkesin dilinde "temiz enerji", "yenilenebilir kaynaklar", "çevre" gibi süslü laflar var. Ama perde arkasında dönen oyun çok daha başka. Doğa ve iklim hedefleriyle sunulan politikaların, aynı zamanda büyük bir ekonomik rekabet alanına dönüştüğü görülüyor.
Buyurun size birkaç rakam vereyim, sonra beraber düşünelim. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) 2024 verilerine göre, dünyada üretilen güneş panellerinin yüzde 80’i Çin’de yapılıyor. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) ise Çin’in yıllık üretim kapasitesini 500 GW’ın üzerinde belirtmektedir.

Sadece panel mi? Hayır! O panellerin içindeki camından hücresine, taşıyıcı kağıdından ham maddesine kadar neredeyse her parçası Çin üretimi. Yani, güneşin doğduğu her yerde gölgesi Çin’den düşüyor.

Peki bu nasıl oldu? Çin bu sektörde nasıl tekeli kurdu? Cevap basit: On yıl boyunca devlet eliyle verilen ucuz krediler, vergiden muaf tutulan fabrikalar, teşvikler, araziler, hatta diplomatik temasların da etkisiyle bu alanda güçlü bir yapı kuruldu. Çin’in bu sektördeki büyüklüğü, enerjinin stratejik etkisini uluslararası ilişkilere taşımış durumda. Bunun arkasındaki nedenler sistematik ve uzun vadeli bir stratejiye dayanıyor.

Amerika bundan memnun değil. Tepkisi de oldukça güçlü. Ek gümrük vergileri koydu, yerli üreticiye milyarlarca dolar akıttı. 2022’de çıkardıkları Inflation Reduction Act bunun örneği. Avrupa da Net-Zero Industry Act ile Çin’e olan bağımlılığı azaltmaya çalışıyor. Ancak tüm bu çabalara rağmen, Çin hâlâ oyunun en güçlü aktörü konumunda.

Almanya bile 2023’te kurduğu 1000 MW’lık güneş santralinin 870 MW’ını Çin panelleriyle donattı. “Alman teknolojisi” diye böbürlenirlerdi hani? Şimdi Çin’e bağımlılar.

Şimdi geliyoruz Çin’in asıl hamlesine… Sadece üretip satmakla kalmıyorlar, parayı da verip tüm sistemi kuruyorlar. Kenya’da, Pakistan’da, Angola’da güneş santralleri kuruyorlar ama işletmesi onlarda kalıyor. Kredi mi? Çin bankası veriyor. İşçilik mi? Çinli mühendis yapıyor. Bu tür projeler, bazı uzmanlara göre uzun vadeli ekonomik bağımlılıklar yaratma riski taşıyor.

Dönüyoruz Ortadoğu’ya… İran’la 25 yıllık enerji anlaşması, BAE ile teknoloji transferi, Suudi Arabistan’daki NEOM projesine Çin damgası… NEOM’un enerji vizyonu, hidrojen ve güneş enerjisi temelli bir altyapı öngörüyor. Çinli şirketler bu projede hem teknoloji sağlayıcı hem de yatırım ortağı olarak yer alıyor. Kimse kusura bakmasın; Çin’in enerji yatırımları, aynı zamanda bölgesel etkisini artırma stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Peki biz ne yapıyoruz? Türkiye olarak Karapınar GES gibi projelerle övünüyoruz, doğru. Ama GENSED’in verilerine göre hâlâ kurduğumuz panellerin yüzde 70’i Çin’den geliyor. Kalyon PV gibi tesisler umut verici ama daha yolumuz uzun. YEKA ihaleleriyle bir şeyler deniyoruz ama tam bağımsızlık hâlâ uzakta. Ayrıca TÜBİTAK destekli Ar-Ge çalışmalarıyla yerli mühendislik altyapısının güçlendirilmesi hedefleniyor. Bu çalışmalar hem teknoloji geliştirme hem de dışa bağımlılığı azaltma yönünde kritik öneme sahip.

Güneş enerjisi artık yalnızca bir enerji kaynağı değil; küresel ölçekte rekabetin, teknolojik üstünlüğün ve diplomatik etkinin yeni cephesine dönüşmüş durumda. Enerji geleceği artık sadece doğayla değil; sanayiyle, diplomasiyle ve stratejiyle şekilleniyor. Türkiye’nin bu alandaki çabaları, bağımsız üretim ve teknoloji geliştirme ile daha etkin bir konuma taşınabilir. Bize düşen, söylemle yetinmek değil; üretim ve akılla bu yarışta yer almaktır.