Küresel karanlık: 770 milyon insan elektriksiz yaşıyor!
Enerji yoksulluğu yalnızca ekonomik bir eksiklik olarak değil; insan hakları, toplumsal eşitlik ve küresel adalet açısından da kritik bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Dünya Bankası verilerine göre 2023 itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 770 milyon insan hâlâ elektriğe erişemiyor ve bu eksiklik özellikle Güney yarımkürede belirginleşiyor. Elektrik erişiminin sınırlılığı, eğitimden sağlığa, ekonomik kalkınmadan toplumsal katılıma kadar hayatın temel alanlarını doğrudan etkiliyor. COVID-19 pandemisi ve iklim krizinin tetiklediği altyapı kırılganlıkları, enerji yoksulluğunu daha da derinleştiriyor.
Küresel ve bölgesel eşitsizlikler
Elektrik erişiminde yaşanan uçurum, ülkeler arasında olduğu kadar ülkelerin kendi içlerinde de gözle görülür biçimde hissediliyor. Sahra Altı Afrika’da kırsal nüfusun yaklaşık yüzde 70’i elektriksizken, şehirlerde bu oran yüzde 30’un altında kalıyor; Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre Bangladeş’te kırsal bölgelerde erişim yüzde 55, Hindistan’da yüzde 65 seviyesinde. Haiti’de kırsal nüfusun yalnızca yüzde 38’i düzenli elektriğe ulaşabiliyor. Orta Doğu’da Yemen ve Suriye’nin kırsal bölgeleri, savaş ve altyapı eksiklikleri nedeniyle ciddi enerji yoksulluğu yaşıyor; Yemen’de kırsal nüfusun yalnızca yüzde 20’si elektrik kullanabiliyor. Okyanusya’da Papua Yeni Gine’de yüzde 35, Fiji’de yaklaşık yüzde 50 oranında erişim bulunuyor. Doğu Avrupa ve Orta Asya kırsal alanlarında erişim yüzde 60 civarında kalırken, Karayipler’de küçük ada devletlerinde oran yüzde 40–55 arasında değişiyor.
Elektrik maliyetlerinin yüksekliği ve altyapı güvenilirliğinin düşüklüğü, bu erişimi daha da sınırlıyor. Okullar ders saatlerini kısıtlamak zorunda kalıyor, sağlık merkezleri soğuk zincirli aşıları sürdüremiyor ve acil müdahalelerde yaşam kayıpları yaşanabiliyor. Sahra Altı Afrika’daki mikro-hidro projeler ve Karayipler’de uygulanan akıllı sayaç sistemleri, bu sorunlara çözüm örnekleri olarak öne çıkıyor.
Kuzey-güney uçurumu ve teknolojik ayrışma
Küresel enerji sistemindeki eşitsizlik, üretim kapasitesi ve teknolojik kaynakların dağılımıyla doğrudan bağlantılı. Kuzey yarımkürede kişi başına yıllık elektrik tüketimi ortalama 8.000 kWh civarındayken, Güney yarımkürede bu değer yalnızca 1.200 kWh. ABD’de kişi başına tüketim 12.000 kWh’yi aşarken, Mozambik’te yalnızca 300 kWh seviyesinde. Yenilenebilir enerji kapasitesinde de benzer bir uçurum mevcut; Almanya’da kişi başına düşen yenilenebilir kapasite 1.100 W iken, Nijer’de bu değer yalnızca 45 W. Çin, Hindistan ve Avrupa Birliği ülkeleri yatırımlarını artırsa da, Güney yarımküredeki ülkeler yatırım, teknik bilgi ve altyapı eksiklikleri nedeniyle enerjiye sürekli ulaşmakta güçlük çekiyor. Kuraklık, sel ve fırtınalar, kırılgan altyapıyı etkileyerek enerjiye erişimi daha da zorlaştırıyor.
Sosyal etkiler ve cinsiyet boyutu
Enerji yoksulluğu ekonomik bağımlılığı, sosyal dışlanmayı ve kalkınma gecikmelerini tetikliyor. Kadınlar ve kız çocukları, enerjiye erişim eksikliği nedeniyle eğitim ve iş fırsatlarında en çok mağdur olan gruplar arasında. Kırsal bölgelerde kız çocukları akşam saatlerinde ders çalışamıyor, kadınlar üretken faaliyetlerini sürdüremiyor. Hindistan’daki kırsal güneş projeleri, kadın istihdamını yaklaşık yüzde 15 artırırken, Afrika’daki mikro-hidro projeler de kadınların küçük üretim atölyelerinde daha uzun saatler çalışabilmesine olanak tanıyor.
Uluslararası destek ve sürdürülebilir çözümler
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, uygun fiyatlı, güvenli ve sürdürülebilir enerjiye erişimi garanti altına almayı hedefliyor. Dünya Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası, Güney yarımkürede enerji altyapısını güçlendirmek için finansman sağlıyor; Afrika Kalkınma Bankası 2022’de 500 MW kapasiteli mini-güneş projelerini destekleyerek 1,2 milyon kişinin elektriğe kavuşmasını sağladı. Avrupa ve Asya kalkınma bankaları, bölgesel projelere katkıda bulunuyor. Green Climate Fund ve Global Energy Alliance girişimleri de düşük ve orta gelirli ülkelerde yenilenebilir projeleri finanse ediyor.
Enerji adaleti yalnızca üretimi artırmakla sınırlı değil; altyapı iyileştirmeleri, teknoloji transferi, yerel kapasite geliştirme ve finansal destek mekanizmalarının eş zamanlı uygulanmasını gerektiriyor. Hindistan Rajasthan’daki kırsal güneş panelleri, 50 köyde 10.000 öğrenciye gece ders çalışabilme imkânı sağlarken, Afrika’daki mikro-hidroelektrik sistemler sağlık merkezlerini besliyor ve küçük işletmeleri enerjiye kavuşturuyor. Off-grid solar kitler, mini rüzgâr türbinleri ve akıllı sayaç uygulamaları, düşük maliyetli ve sürdürülebilir çözümler olarak öne çıkıyor. Buna ek olarak, yerel toplulukların eğitim programları ve teknik destek projeleri enerji altyapısının sürdürülebilirliğini güçlendiriyor. Küçük ölçekli girişimler ve yerel yönetim iş birlikleri, ekonomik kalkınmaya doğrudan katkı sağlıyor. Güneş ve rüzgâr enerjisi sistemlerinin bakımı için kurulan atölyeler, hem istihdam yaratıyor hem de bilgi aktarımını hızlandırıyor. Bu sayede bölgesel enerji kooperatifleri, toplulukların güvenli ve sürekli enerjiye erişimini temin eden stratejik bir araç hâline geliyor.
Enerjiye erişimdeki eşitsizlik, küresel adaletin sınandığı bir alan olmaya devam ediyor. Sürdürülebilir çözümler, koordineli politikalar ve kapasite geliştirme çabaları, Güney ülkelerinin kalkınma yolculuğunu doğrudan etkiliyor ve gelecek için hayati öneme sahip.