h.kanaatli @ hotmail.com

ACABA İMAM HÜSEYİN’İ KUFELİ ŞİİLER Mİ DAVET EDİP ŞEHİT ETTi?

Elbette bu sözü kültürlü insanların söylemesi düşünülemez. Fakat bunun Sünni dünyada yaygın olmasının nedeni, araştırma yapılmadan onun alınıp kabul edilmesidir! Oysaki Allah bizlere akıl vermiş ve onu kullanmayı da istemiştir! Örneğin sosyal, siyasal vb. gibi meselelerde, televizyonlarda birçok konuları duyarız, fakat her duyduğumuzun doğru olduğunu kabul etmeyiz!

   Bu konuyu, kitaplarda yalan yanlış yazıldığı şekliyle kabul edeceğimize, gidip İmam Hüseyin (as)’dan sorsak, onun öyle olmadığını o bize söyler! Örneğin:

-Gidip Şimr b. Zi’l- Cevşen’i araştırınız, acaba o bir Şii midir?

- Şebes b. Rebi’yi araştırınız, acaba Şii midir?

- Heccar b. Ebcer’i inceleyiniz, o necidir?

   Bu türden bilgileri önünüze çıkan her kitaptan alacağınıza, gidip İmam Hüseyin (as)’dan sorsanız, o zaten bir sözünde bunun cevabını şöyle vermiştir:

-“Vallahi! Ümeyye oğulları beni katletmekten vazgeçmeyeceklerdir ve benim katilim onlardır!” (Vellahi La yentehi al-i Ümeyyete an katli ve hüm katili!)

-Yine gidip, Müslim b. Akil’in kimin eliyle öldürüldüğünü araştırınız?

-Gidip Kufe’deki Şiileri araştırınız, Muaviye iktidarı eline geçirdikten sonra onların kimin eliyle öldürüldüklerini inceleyiniz?

   Şiilerin beşinci imam olarak kabul ettikleri Hz. Muhammed Bakır (as) henüz 4 yaşlarında iken o da Kerbela’da bulunuyordu ve Yezid’in esir aldığı çocuklar arasındaydı. O imam da “Aşura” ziyaretinde şöyle demektedir:

-“Bugün (yani Aşura günü), Hüseyin’i katlettiklerinden dolayı Ziyad evlatları ile Mervan evlatlarının sevindikleri bir gündür!”

   Bu sözü söyleyen masum bir imamdır. Yani imam Hüseyn’i katleden hizipler belliydi. Onu katledenler, Emevî ve Haricî hiziplerdi. Ayrıca o günlerde Kerbela’da bulunan “tarih yazarları” da kimlerin bu işi yaptıklarını kaydetmişlerdir!

   Tarihçiler şöyle derler:

- “Muharrem ayının 3’üncü gününden 9’uncu gününe kadar Kerbela’ya 30.000 civarında savaşçı toplandı!”

   Peki bunların arasında Ali’yi sevip de onun oğlunu öldürecekler var mıydı?

   Tarihçiler bu hususta da şunu derler:

- “İlk Kerbela’ya gelenler “Heccar b. Ebcer”in komut ettiği askerlerdi! Bunlar 2000 kişilik bir güçtü! Heccar ise, imam Ali ile Nehrivan’da savaşmış harici askerlerin komutanlarından biriydi! Bunun için olsa, Hz. Hüseyin (as)’a şöyle dedi:

- “Ya Hüseyin! Biz seninle baban Ali’ye olan öfkemizden dolayı savaşıyoruz!” (Yenabiü’l- Meveddet, Kunduzi, Hanefi, s.346)

   Yine şunu da söyledi:

-“Ya Hüseyin! Senin namazın kabul değildir! Çünkü sen bir kafirsin!” (el- Bidayetü ve’n- Nihaye, İbn Kesir, c.8, s.185)

   İmam Ali (as)’ı ilk tekfir edenler de Haricilerdi.

   Kısacası; ilk dönemlerde Kerbela olayıyla ilgili 200 cilt civarında kitap yazılmıştı. Onlarda geçen kayıtlardan bazıları şunlardır:

- “İlk Kerbela’ya gelen asker sayısı 2000 kişilik bir donanmaydı ve bunların komutanı “Heccar b. Ebcer” idi. Bunların tümü de Hariciydi ve bunların komutanı, İmam Hüseyin (as)’a karşı, yukarıda adreslerini verdiğimiz kaynaklarda geçen o hakaretleri yapmıştır!

   Hariciler İmam Ali (as) için de şöyle demişlerdi:

- “Gatelellahü kafiren ma efgahehü/ Allah bu kafiri kahretsin, ne kadar da bilgilidir!”

   Hasılı, Hariciler de Kerbela’ya kendi tarih yazarları ile birlikte gelmişlerdi. 1000 kişilik bir güç ile gelen Şebes b. Rabia’ da Harici komutanlardan biriydi. Yine ondan sonra 1000 kişilik bir güç ile gelen İbn Rüveym de Harici komutanlardandı!

   Tarihin kayıtlarına göre bunlardan sonra Kerbela’ya Şimr b. Zi’l- Cevşen 5000 kişilik bir kuvvet ile geldi!

   Sünni kaynaklarınca, Şimr b. Zi’l- Cevşen ile birlikte Kerbela’ya gelen beş bin askerin tümü, Şam’dan gelen askerlerdi! Onların kaynaklarında geçen bu söz, İmam Cafer Sadık (as)’ı doğrular niteliktedir. Nitekim İmam Cafer Sadık (as) tasua günü hususunda şöyle der:

-“Tasua günü, Hüseyin’in Şamlı süvariler tarafından muhasaraya alındığı bir gündür!”

   Yani İmam Hüseyin (as) üç taraftan muhasara altına alınmıştı! Bu üç taraftan imamı muhasaraya alanlar da Emevilerin Şam’dan gönderdikleri orduydu! Bunlar, Şimr’in komutasında hareket ediyorlardı!

   Kerbela’da, Yezit gücünü oluşturanlar içerisinde bir de “Kırmızı Tabur” dedikleri bir askeri birlik vardı.

   Bunlar bu ismi, sancaklarının renginin kırmızı oluşundan almamışlardı, zira İmam Hüseyin (as)’ın kardeşi Hz. Abbas’ın da sancağı kırmızı renkteydi. Onlar; “yüz renklerinin kırmızı oluşundan” bu ismi almışlardı!

   Yani bunların yüz rengi, Araplara benzemiyordu! Ayrıca bunlara “Şahin Şah Ordusu” da diyorlardı!

    Bunları, ikinci Halife Ömer b. Hattab “Kadisiye” savaşında esir almış, Kufe’ye yerleştirmiş ve onlara Kufe’de oturma hakkı vermişti.

   Bunlar 20. 000 civarında bir güçtü. Kufe’ de iç düzeni sağlama, hapishane gardiyanlığı ve polis görevi bunlara verilmişti!

   Hz. Hüseyin (as)’ın Kufe’ ye elçi olarak gönderdiği Müslim b. Akil, Ali taraftarlığıyla bilinen Hücr b. Ady ve Meysem-i Temmar bunların eliyle öldürülmüş ve yine birçok cinayetlerde bunların parmakları olmuştur!

   Kerbela’daki Yezit ordularının baş komutanı Ömer b. Saad, bunların soyundan olan 4000 kişilik bir güç birliği ile oraya gelmişti. İşte İmam Hüseyin (as) Kufelilere konuştuğu zaman: “Ya Hüseyin! Biz senin ne söylediklerini anlamıyoruz!” diyenler, bir rivayete göre bunlardı!

   Peki bunlar neden anlamıyordu? Acaba İmam Hüseyin (as) Arapça konuşmuyor muydu?

   Tabi ki İmam Arapça konuşuyordu, fakat bunlar Arap asıllı olmadıkları için Arapçayı pek de o kadar anlamıyorlardı ve bu da Emevîlerin oyunlarından biriydi. Çünkü şayet tüm askerler İmamın konuşmalarını anlasalardı, kendileri aleyhine isyan edebilir düşüncesiyle hem tüm askerleri Arap asıllı olanlardan göndermedi, hem de İmam konuştuğunda Ömer b. Saad’ın emriyle sık sık askerler gürültülü sesler çıkarıp imamın sözlerinin net bir şekilde anlaşılmasına engel oluyorlardı! İşte bu tuzak da Emevî taktiklerinden biriydi!

   Buhari de kendi eserinde Ömer b. Sad ile birlikte gelen o 4000 kişilik birliğin orta Asyalı olduklarından söz eder!

   Hicri 54’ üncü yılında da Übeydülah b. Ziyad bu soydan (Kadisiye’ lilerden) 2000 kişilik bir gücü kendisinin valilik yaptığı Basra’ya getirmişti. Hz. Hüseyin (as) Kerbela’ya gelince, onların da Hermele b. Kahili komutasında Basra’dan Kerbela’ya gelmelerini emretmişti!

   Bana göre Hermele b. Kahili’nin kendisi de Beni Esed kabilesinden değil de bunlardan biriydi. Çünkü Hermele’nin Beni Esed kabilesinden olduğuna dair elimizde herhangi bir delil mevcut değildir!

   Hermele’ nin komutasında Kerbela’ya gönderilen bu 2000 savaşçının işlevi de özeldi! Bunlar özel okçu birliğiydi. İşleri, yalnızca ok atmaktı! Bundan olsa gerek Hermele ve adamları yüzlerce oku İmam Hüseyin (as)’a taraf fırlattı ve imamın kalbine en sonki oku saplayan da Hermele oldu! Nitekim bir tane üç başlı ok ile babasının kucağında iken kıtlağından vurulup şehit olan 6 aylık Ali Asker isimli oğlu da onun eliyle atılan o okla şehit edilmişti!

   Elimizde bulunan ve Kunduzi Hanefi’ye ait olan “Yenabiü’l- Meveddet” isimli kaynakta (ki bu kaynak hem Yemen de hem de Mısır’da basılmıştır), Hassan b. Temim namındaki birinin komutasında da askerler vardı. Bunların sloganları da şöyleydi:

- “Ya Hüseyin! Vallahi sana su yoktur! Sen de Osman b. Affan gibi susuz öleceksin!”

   Peki halife Osman b. Affan’ın Kerbela’daki atılan sloganların arasında ne işi vardı? Demek ki Hassan b. Temim’in komutasında olan o 2000 kişilik ordu, Osman b. Affan’ın taraftarlarıydı! Yani şayet o komutanlar ya da askerler Osman’ın taraftarı ya da Harici olmasalardı, onları savunacak türden sloganı tabi ki atmazlardı!

   Tüm bunlara ilaveten, ayrıca tasua günü bir bölük asker yine Kerbela’ya gelmişti! Onlara komuta eden ise, İbn Nümeyr namındaki biriydi!

   Kerbela olayından sonra Medine ve Mekke’de iktidara karşı isyanlar baş gösterdi. O isyanları bastırmak için Yezit Şam’dan bir orduyu harekete geçirdi. Başına da komutan olarak Müslim b. Ukbe’yi atadı!   Medine’de “Hirre olayı” olarak bilinen o hadise vuku buldu. Müslim b. Ukbe, bu olayda üç gün boyunca kendi askerlerine Medine’de her şeyi serbest kıldı. Dolayısıyla, son derece sert ve yıkıcı bir saldırı gerçekleşti. Bu olay, İslam tarihinde büyük bir travma olarak anılır.

   Tarihi kaynaklarda Medine’deki öldürülenler hususunda farklı rakamlar verilmiştir. Yaklaşık 4. 000 kişi öldürülmüştür diyenler vardır, bazı rivayetlerde ise 10. 700 ile 11, 700 arasında olduğu gösterilir. Öldürülenler arasında 700 Kuran hafızı ile 80 sahabe olduğu da söylenmiştir! Ayrıca çok sayıda kadın ve kızın da hamile kaldığı belirtilmiştir!

   Müslüm b. Ukbe, Medine’de işlediği o cinayetten sonra Mekke’ye geçti. Kabe’yi mancınıklar ile Abdullah b.Zübeyr’in başına yıktı! Bunun ordusu, “Ketibetü’l- Mücaffefe/Zırhlı Tabur” diye anılırdı!

   Yukarıdaki saydığımız bu askeri güçlere izafeten, bir de Kufe’lilerin taburu vardı. Bunlar da Emevî hizbinden ya da Osman’ın taraftarlarındandı! Kufe valisi Übeydüllah b. Ziyad, bunları da “Saray Ordusu” adıyla teçhiz edip Kerbela’ya sevk etmişti!

   Verdiğimiz bu bilgilerden ve yaptığımız bu araştırmalardan sonra, yine de kalkıp birileri “Şiilerin kendisi Hüseyni davet etti ve kendileri de onu öldürdüler” derse, demek ki iyi niyetli biri değil ve Emevî zihniyetli insanlardır! Evet, o birliklerin içerisinde çok az da olsa baskıdan dolayı Şiiler bulunabilirdi! Fakat gerek resmi unvanlarıyla ve gerekse birlik seviyesinde Şiilerin bulunması kesinlikle söz konusu değildir! Kerbela’ya toplanan askerlerin tümü ya Harici ya da Osman taraftarı insanlardı!