HÜSEYNİ KALPLER VE ŞEHADET
Tarih boyunca Hüseyni çizgi, kapalı kapılar ardında Kerbela’da yaşanan bir trajedi olarak kalmamış, ümmetin ruhunu diri tutan çağlar ötesine uzanan bir akademi olmuştur. Bu bağlamda çağımızın en önemli Hüseyni şahsiyetlerinden biri olan Şehid Seyyid Hasan Nasrallah, İmam Hüseyin’in mirasını günümüze taşımış bir figür olarak anılmaktadır. O’nun sadece “adı”, dostların kalbini dirilten, zalimlerin yüreğine korku salan bir sembol haline gelmiştir. Hz. İmam Hüseyin’in (a.s) Kerbela’da verdiği mesajı salt anlamda bir tarihi hadise olarak okumak; adalet, özgürlük ve tevhid mücadelesinin çağlar ötesine taşan ilahi davete kör olmak anlamını taşımaktadır. Hüseyni kıyam, mazlumların zalimlere karşı direnişinin en büyük örneği olarak tarihin belleğinde yer almıştır. İslam Ümmeti’ne kıyam ve fedakarlığın anlamını öğretmiştir. Bu çizgi, farklı dönemlerde, farklı coğrafyalarda, zulme karşı direnen şahsiyetlerin ilham kaynağı olmuştur. Şehid Seyyid Hasan Nasrallah da, çağımızda bu Hüseyni mirasın ete kemiğe bürünmüş somut bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştır.
Şehid Nasrallah’ın hayatı, Kerbela ruhunun modern zamanlara taşınmış bir yorumu niteliğindedir. O’nun cesareti, İmam Zeynelabidin’in (a.s) dualarıyla beslenen bir teslimiyet ve sabırdan güç alırken buna binaen mücadele azmi, İmam Hüseyin’in canını hak uğruna feda edişinde billurlaşan kararlılığın günümüz dünyasının hak davası ekvatoruna bir yansıması konumundadır. Bu bağlamda Nasrallah, İmam Hüseyin’in direniş mektebini çağdaş bir dille yeniden yorumlamış, Kerbela’nın evrensel mesajını ümmetin kalbine nakşetmiştir. Şehid Seyyid Hasan Nasrallah, ümmetin sorunlarını kendisinden ayrı görmeyen, mazlumun gözyaşını kendi gözyaşı kabul eden bir şahsiyetti. O’nun mücadelesinde bireysel bir çıkar, şahsi bir hesap değildi tam tersine ümmetin yükünü omuzlama iradesi vardı. Lübnan halkının yaşadığı acılardan Filistin halkının çektiği zulümlere, Yemen’den Irak’a uzanan coğrafyadaki tüm mazlumların sesi olmayı kendisine görev edinmişti. Bu tavır, Hüseyni çizginin en temel özelliği olan “ümmet bilinci”nin çağdaş bir örneğini teşkil etmekteydi.
Direniş mirası açısından bakıldığında, İmam Hüseyin’in şehadeti nasıl Emevî saltanatına karşı tarihe kazınmış bir meydan okuma idiyse, Seyyid Hasan Nasrallah’ın mücadelesi de çağımızın emperyalist ve Siyonist düzenine karşı bir başkaldırı niteliği taşımaktadır. O, zulmün karşısında susmayı değil, direnerek var olmayı tercih edenlerin sembolü olmuştur. Böylece Kerbela, tarihin sayfalarında kalan bir trajedi olmaktan çıkarak, Seyyid Hasan Nasrallah’ın hayatında yeniden can bulmuş; direnişin, adaletin ve fedakarlığın asırlara meydan okuyan bir hatırlatıcısı haline gelmiştir.
Şehid Seyyid Hasan Nasrallah’ın mücadelesi, bugün bazı çevreler tarafından küçümsenmekte olabilir ve kimi zaman da haksız ithamlarla “illegal yapılanmaların yuvası” gibi söylemlerle karalanmaya çalışılmaktadır. Oysa bu tür söylemler, tarihten ders almayanların dar bakışını yansıtmaktadır. Unutulmamalıdır ki, ümmetin izzetini, onurunu ve kutsallarını korumak için mücadele edenler çoğu zaman dönemlerinde anlaşılmamış, hatta yanlış anlaşılmışlardır. Bu noktada tarihe dönüp bakmak ibret verici olsa gerek. Osmanlı Devleti’nin Constantiniyye’yi İslambol yapma şuuru ile Hz. Eyyub el-Ensari’ye kavuşan Fatih Sultan Mehmed Han gibi Medine müdafaasını üstlenen Fahreddin Paşa da, iki ay boyunca çekirge yiyerek ordusuyla birlikte şehri savunmuş; açlık, kuşatma ve imkânsızlıklar içinde dahi Hz.Resulullah’ın (s.a.a) ve Ehl-i Beyti’nin (a.s) şehri Medine-i Münevvere’yi, İngilizlere kendi kanı pahasına teslim etmemiştir. O günlerde belki bazıları O’nun mücadelesini küçümsemiş, sert tavırlarını eleştirmiş olabilir ancak bugün Ümmet şuurunu taşıyan herkes O’nun kahramanlığını anmaktadır. Aynı şekilde, Seyyid Hasan Nasrallah’ın Özgür Kudüs ve Filistin davasını “illegal” diye küçümseyenler, aslında ümmetin onurunu koruyan direniş ruhunu görmezden gelmektedir. Oysa tarihin hakemliğiyle bilinir ki, hakikat er geç ortaya çıkacaktır. Tıpkı Fahreddin Paşa’nın hatırası nasıl ümmetin gönlünde bir izzet abidesi olarak kaldıysa, Seyyid Hasan Nasrallah’ın da adı Hüseyni kalplerin derinliklerinde, “Lebbeyk Ya Hüseyin!” nidalarıyla yaşayacaktır.
Son tahlilde Hz.Resullah’ın (s.a.a) şu kutsi hadis-i şerifi hatırlanmalıdır:
– Kişi, sevdiği ile beraberdir.
Bu hadisin ışığında, Hüseyni kalplerin bağlılığı, onların kıyam gününde İmam Hüseyin ve O’nun yolundan giden şehitlerle beraber olmalarının müjdesidir.
Necef-ul Eşref’ten Şehid Seyyid Hasan Nasrallah ve Özgür Kudüs davası hakkında “illegal yapılanmaların yuvası” tabirini kullanan bazı YouTuber arkadaşlara bu çağrı, altı kalın harflerle çizili bir öğüttür:
“Biz, seninle yaptığımız ahdimiz üzereyiz Ya Hüseyin!”
Hamd, Allah’a mahsustur.
Ali Ekber Karagöz